Dergimizin sayılarını yayınladığımız issuu.com sitesi Türkiye'de yasaklandı. Bir telif uğruna bütün bir hizmetin engellenmesini kınıyoruz. Bizi okumak için VPN'lerinizi açmayı unutmayın.

Leica

Fotoğraf mekaniğine giriş

Hayatımızın en ücra köşelerine nüfuz ettiği son 10 yılda fotoğraf makinelerine olan ilginin artmasıyla pazara giren makine ve kullanıcı sayısında inanılmaz bir artış yaşandı. Dijital dünyanın oyuncaklarının peynir ekmek gibi tüketilmesi analog makinelerin retro, antika, koleksiyonluk sınıfında anılmasına neden oldu. Film ve kimyasal fiyatları yükseldi ama hala küçük de olsa bir kesim fotoğraf uğraşçısı orijinal görüntülerini film üzerinde saklamayı tercih ediyor. Biz de dijital açılımını biraz ertelemiş olan Leica markasının analog tarihine bir göz atalım dedik.

Yıl 1913! Yeni icatlar ihtiyaçlardan doğar. Belgesel fotoğrafçılığın bir ikonu haline gelen Leica’nın ilk prototipi olan “UR Leica” dağ gezilerinde manzara fotoğraflarının kolay çekilebilmesi için daha küçük boyutlarda bir makine ihtiyacı sonucu üretildi. Üçayak ile taşınan ağır makineler bu geziler için hiç de uygun değildi. Astım hastası olan ve bu makineleri taşırken nefes nefese kalmaktan şikâyet eden optik mühendisi Oskar Barnack 35 mm enindeki ve dikeyde hareket eden sinema filmini yatayda kullanmayı akıl etti. 18 x 24 mm olan kadraj böylece 24 x 36 mm’ye çıkarak görüntü alanını da 2 katına çıkarmış oldu.

Hafifleyen fotoğraf

1923 yılında Barnack, patronu Ernst Leitz’ı 25 adet kadar makine (Null-Serie) üretip sokak fotoğrafçıların testine sunulması için ikna etti. 1924 yılında Ernst Leitz makineyi üretmeye karar verdi ve ilk model “Leica I” (Leitz Camera I) olarak isimlendirildi. “Küçük negatif büyük fotoğraf” fikri keskin ve kaliteli bir lens gerektiriyordu. Sinema formatı için kullanılan Zeiss Tessar yeni boyutlar için yeterli değildi. Max Berek bu nedenle daha özel bir lens tasarladı: 50 mm odak uzunluğu ve 3.5 diyafram açıklığı değerine sahip bir Elmax lens! Hepimiz biliriz; fotoğrafa 50 mm ile başlanır. Çünkü insan gözüne en yakın görüş açısının fotoğraftaki karşılığıdır. Birçok fotoğraf okulunda da ilk yıllar sadece 50 mm lens ile çalışılır. 1930 yılında sokak fotoğrafçılığının göz nuru 50 mm lenslere ek olarak 35 ve 135 mm lensler de üretildi (Sokak fotoğrafçılığında hala 35’çiler ve 50’ciler ayrımı vardır ama takılmayalım, devam edelim). Bu seriye 90 mm lensler de eklenmiş olsa da günümüzde 35 mm altı birçok geniş açı lensler de mevcut. Leica II ise ilk dâhili telemetre bulunduran modeldi. Leica III modelinde pozlama süresi 1 ile 1/1000 saniye arasında yayıldı. Leica IIIa, Barnack’ın ölümünden önceki son modeldir ve 1957’ye kadar bu model temel alınarak üretim devam etti.

Buraya kadar bahsettiğimiz tüm gelişmeler teknik boyutlarının ötesinde fotoğrafın kullanım alanını ve fotoğrafın anlamını değiştirdi. Leica önderliğinde küçülen makineler sayesinde hayata dair her şey belgelenebilir hale geldi. Kuşkusuz bunun etkisi toplumsal olayların ve savaş fotoğraflarının dergi ve gazetelerde boy göstermesi ile etkisini gösterdi. Dönemin fotoğrafçıları keskin lensi ve küçük gövdesi nedeni ile bu makineleri tercih etti. Bu tarihi kişiliklerden de kuşkusuz en önemlisi Henri Cartier-Bresson’dur. Nazi esir kampına düşmeden önce bir poşete koyup toprak altında sakladığı makinesine yaklaşık 3 yıl sonra tekrar kavuştu. Bir diğer isim ise Robert Capa. Leica için 2. Dünya Savaşı’nın bir dönüm noktası olması bu fotoğrafçıların çalışmalarının bir sonucu. 

Yazının devamını dergide okumak için tıklayın!

Internet üzerinden. Ücretsiz. 2006’dan bugüne aralıklarla, dönemler halinde çıktık. Yaratıcı ve kültürel ortamlardan etkinlikleri, sanatçıları, eserleri anlatan yazılar yazıyoruz. Yeni sayı çıkarmaya yakında devam edeceğiz. Buyrun!

Daha Fazla İçerik
Joan Miro