Dergimizin sayılarını yayınladığımız issuu.com sitesi Türkiye'de yasaklandı. Bir telif uğruna bütün bir hizmetin engellenmesini kınıyoruz. Bizi okumak için VPN'lerinizi açmayı unutmayın.

Bel Canto

Operada olmayan hayalet

Risk almayı seven Bel Canto, Nordik ülkelerin elektronik müziğinin şekillenmesinde önemli bir yere sahipti. Norveç deyince akla ilk gelen grup değillerdi belki, ancak günümüzdeki ‘butik elektronik grupların’ orijinal işler çıkarmasında fitili ateşleyenlerin başında yer alıyordu. 

Yolları Çatallanan Bahçe

Anlamı İtalyanca’da ‘güzel şarkı söyleme’ olan Bel Canto, 1985 yılında Norveç’in kuzeyindeki şehirlerinden Tromsø’da kuruldu. Akılda kalıcı ritimlerin ustası olan grup, ilk başlarda 3 kişiden oluşsa da, aradan geçen 5 yıl sonunda Geir Jenssen’in kendi projesi Biosphere için ayrılması sonucu, yollarına 2 kişi devam ettiler. İlginçtir ki, o yıldan itibaren uluslararası arenanın kapıları açılmış ve 150 tane canlı performans vermişlerdir. 

Emekleme süreci, daha önceleri uzun bir süre kemanla haşır neşir olan Nils Johansen’in, solist Anneli Drecker’i bulmasıyla başlamıştır. Bu birliktelik Norveç’in en fiyakalı ödüllerinden Spellemannprisen’i 2 kez ceplerine indirinceye kadar devam etmiş ve hala devam etmektedir. İskandinavların hürmet borçlu olduğunu düşündüğüm Bel Canto’nun pusulası, her daim yolları çatallanan bahçelere çıkmıştır. Üstün yol bulma becerileri sayesinde, risk alsalar dahi, yollarından sapmamışlardır. 

Oryantalist Rüya 

Bakalım bu labirentte başlarına neler geldiğine! Kelime anlamı “tinsel, ruhani” olan Ethereal müziğin atası Dead Can Dance ve Cocteau Twins’in esintileri taşıyan Bel Canto, diskografileri boyunca bu ikilinin müziklerine bağlı (bağımlı değil!) kalmıştır. Dead Can Dance’in, enstrümanlar cennetine ve insan sesindeki tınının parçada bir enstrüman olarak kullanılması yönünde çaba sarf eden Cocteau Twins’in mırıltılarına, gotik ve okült hava vermeyi ihmal etmemişlerdir. Bu iki gruptan daha elektronik-pop bazlı olmalarının sebebi yoğun synthesizer kullanımıdır.  

Ayın yansıttığı ışık, aydınlanma ise; “Ona ulaşmak için tepelerin doruklarında bulurum kendimi.” cümlesi, White-Out Conditions albümünü özetliyordu. İlk albümü Belçikalı indie kayıt şirketi Crammed Discs’den çıkan grup, Goth müzik ve The Heathers OST’si karışımı bir albüme imza attılar. Müziğin şablonlarıyla oynamaya niyetli bir hava sezilen albümde synthesizer yoğun bir şekilde yer aldı. Daima geleceği düşünen bir beynin izlerini taşıyan albüm, başka dillerin de (İspanyolca ve Norveççe)  serpiştirildiği bir festival gibiydi. Enstrümantal parçalarda doğunun havası iyice hissedildi. Bunda Drecker’in Türk, Arap ve Hint müziğine aşinalığı etkiliği oldu.

Hikâye Anlatımı

Enfes bir albüm kapağına sahip Birds of Passage’de ne ararsan vardı; klarnetten buzukiye, çellodan trompete… Mistisizm havası sezilen iki muhteşem klibe (‘Birds of Passage’ ve ‘A Shoulder to the Wheel’) imza atan grup, ilk albümde gidemedikleri Böcklin’in kültleşmiş adası ‘Isle of the Dead’e (görünüşe göre) Fiyortlar üzerinden gitmek istiyorlardı. İlk albüme göre ne yaptığını daha fazla bilen, ayakları yere sağlam basan Birds of Passage’da Elizabeth Fraser (Cocteau Twins’in solisti) tarzı yakarışları daha fazla duyduk.

Yazının devamını dergide okumak için tıklayın!

Internet üzerinden. Ücretsiz. 2006’dan bugüne aralıklarla, dönemler halinde çıktık. Yaratıcı ve kültürel ortamlardan etkinlikleri, sanatçıları, eserleri anlatan yazılar yazıyoruz. Yeni sayı çıkarmaya yakında devam edeceğiz. Buyrun!

Daha Fazla İçerik
Kent ve insan