Dergimizin sayılarını yayınladığımız issuu.com sitesi Türkiye'de yasaklandı. Bir telif uğruna bütün bir hizmetin engellenmesini kınıyoruz. Bizi okumak için VPN'lerinizi açmayı unutmayın.

Joan Miro

Renklerin tangosu

2013’ün sonlarında Joan Miro ismi İstanbul sokaklarında kendine özgü renkleriyle görünmekteydi. Tarihten bir başka önemli ressamın sergisinin yurt satıhlarında konuk olacağının heyecanını yaşarken sergiye getirilen eserlerin sahte olduğu iddiasının ortaya çıkmasıyla hevesimiz kursağımızda kaldı. Sergi süresiz askıya alındı ama bu durum Miro’dan bahsetmemize engel değil. Barselona deyince akla gelen ilk sanatçılardan birisini, Joan Miro’yu sayfalarımıza taşıyoruz…

Barselonalı Olmak 

Dali’den fazla Las Ramblas sokaklarında kendine yer bulan sanatçı; Gaudi’yle birlikte Barselona denince aklan gelen ilk isimlerdendi. Tamam, belki Dali’den veya Picasso’dan daha ünlü değildi ancak Figueres (Barselona’nın kuzeydoğusundaki bir ilçe) doğumlu Dali’den ve 14 yaşında Barselona topraklarıyla tanışmış olan Picasso’dan daha fazla Barçalı idi. Yahu adam şehrin göbeğindeki Gotham City’de (pardon, yani Barri Gotic’te) büyümüş. Daha ne olsun!

Zengin bir aileden gelen Miro oldum olası baba mesleği olan kuyumculuğu yapmayı düşünmemiştir. Çocukluk yıllarından beri sanatla ilgilenen Miro, 27’sinden sonra kendisini Paris’te bulmadan önce, ilk Llotja, daha sonra Cercle Artistic de Sant Lluc gibi sanat okullarını yalayıp yutmuştur. Alaylı değil, okulludur anlayacağınız. 

Picasso  

Picasso’yla tarz olarak kısmen örtüşseler de, asıl olarak yaşam öyküleri paralellik göstermiştir. Picasso’nun yaşamına benzer şekilde; Fransa macerası, daha önceleri fovizm ve kübizm akımından etkilenen (ancak tek bir akıma bağlı kalmak istemeyen, ki buranın altını çizmekte fayda var) bir sanatçı için kaçınılmazdı. Picasso’nun savaşın günahlarını resmettiği Guernica eserine benzer şekilde, 1937 yılında pesimist kere pesimist bir eser bıraktı: “Still Life with Old Shoe”, İspanya üzerindeki iç savaş kaynaklı acıların yansımasıydı. Çürüyen elma, kuruyan ekmek ve gölgesi ağlayan aşınmış ayakkabı; Guernica’nın ikiz kardeşi gibidir. Yine Picasso’ya paralel şekilde sadece Barselona değil, Madrid tarafında da eserler bırakmıştır. Örneğin Madrid’teki Reina Sofia müzesi sanatçının The Reaper heykeli ile karşılar sizi. Ayrıca heykel alanındaki eserleri (keyifli şapşallığın etkisindeki kahramanları mı desem?) sadece Madrid sınırı içinde kalmamış, Pajaro Lunar (Ay Kuşu) gibi bir saftiriği Montjuic tepesindeki müzesine (Fundacio Joan Miro, 1975) serpiştirmiştir. Dolayısıyla kendisine ait olan müze ve Picasso müzesi günümüzde bile Barselona’nın turizm yükünü çekmeye devam etmektedir. 

Tür Karmaşası

Kartvizitinde “vahşi yaratıklar” (fovizm), “sihirli gerçekçilik”, “erken dönem gerçeküstücülük”, “dada” ve “deneyselcilik” gibi türler yazan Miro; birden fazla ülkenin pasaportunu taşıyan ajan gibidir. Bu ajan hangi ülkenin vatandaşıydı sorusunun cevabını fücceten söylemek mümkün gözükmediği için, ‘o bir dünya vatandaşıydı’ şeklinde cevaplamak en doğrusuydu. Yani hiçbir türe bağlı değil, her türe bağlı. Tamam, 1919 yılında yolu Andre Breton ile kesişmiş ve bilinçaltı kavramını incelemiş incelemesine, ancak, manifestosu belli bir akımın bayraktarlığını hiçbir zaman yapmamıştır. 1939 yılında İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasına müteakip New York’ta soluğu alan gerçeküstücülerin aksine ülkesinde kalmış ve Franco rejiminin totaliter baskılarına boyun eğmeyip demir gibi bir iradeyle karşı durmuştur. Adalar ve Leon bölgesi hâkimiyetindeki Franco’ya rağmen 1940 yılından 1983 yılına (vefat edinceye) kadar Mallorca’da yaşamıştır. Hatta ve hatta İkinci Dünya Savaşı’nın en cavcavlı zamanında 50 tane taşbaskıdan oluşan Barselona dizisini de tamamlamıştır. İlginçtir ki, her ne kadar 1939 yılından sonra kendisini New York’da bulmasa da, birinci dereceden etkilenen sanatçılar hep Amerika’dan çıkmıştır. Pollack, Motherwell ve 1920 yılında Türkiye’den Amerika’ya göç eden Ermeni ressam Arshile Gorky tarafından ilham alınan Miro, soyut resmin doğuşuna dolaylı da olsa ön ayak olmuştur. Aynı sebeple, sanatçının önemli eserlerinin çoğunun Amerika’da sergilenmesi de tahmin edileceği üzere tesadüf değildir. 

Yazının devamını dergide okumak için tıklayın!

Internet üzerinden. Ücretsiz. 2006’dan bugüne aralıklarla, dönemler halinde çıktık. Yaratıcı ve kültürel ortamlardan etkinlikleri, sanatçıları, eserleri anlatan yazılar yazıyoruz. Yeni sayı çıkarmaya yakında devam edeceğiz. Buyrun!

Daha Fazla İçerik
Canan Ergüder